Kızılay'ın Sessiz Devrimi


Bir asra yaklaşan mazisiyle Türk Kızılay, bu toprakların vicdanı olmayı sürdürüyor. Öyle bir vicdan ki; Çanakkale siperlerinden Gazze sokaklarına, Suriye’nin yaralı şehirlerinden Somali çöllerine kadar taşınan bir iyilik meşalesi. Dün Ankara ATO Congresium’da düzenlenen 105. Olağan Genel Kurul’da bu iyilik hareketinin başında, bir kez daha Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz yer aldı. Oy birliğiyle…
Bu sadece bir seçim değil; vefanın, güvenin ve sadakatin güçlü bir beyanıydı. Ve o salonda konuşulanlar kadar konuşulmayanlar da çok şey anlatıyordu.
Fatma Meriç Yılmaz’ın konuşmasında yer alan şu cümle yürekten bir aidiyetin ifadesiydi:
“Bugün Kızılay dediğimizde, sadece bir kurumdan değil, derin kökleri olan, dallarıyla milyonlara ulaşan bir merhamet çınarından bahsediyoruz. Bu çınarın bir parçası olma onurunu nasip ettiği için Allah’a şükrediyorum.”
Evet, Kızılay bir çınar. Kökü bu milletin merhametinde, gövdesi tarihimizin her bir safhasında… Hilal bayrağını sadece kriz anlarında değil, her gün her yerde dalgalandıran bir emanet.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın genel kurulda yaptığı konuşma da, bu emanete duyulan güvenin ve beklentinin açık göstergesiydi:
“Kızılay, milletimizin asırlara sari vicdanıdır. Yardımlarını sessizce yapan, gösterişten uzak Kızılay, insanımızın zor zamanlarda sığındığı bir çınardır.”
O çınar bugün; 513 şube, 46 aşevi, 199 butik, 18 bölge kan merkezi ve yüz binlerce gönüllüsüyle insanlığa koşuyor. Yalnızca 2024 yılında 47 milyondan fazla insana dokunmuş bir yapıdan bahsediyoruz. Düşünün; her iki kişiden biri onun şefkatine temas etmiş bu ülkede.
Gazze’de, Suriye’de, Ukrayna’da, Somali’de… Bombaların altında kaynayan bir tencerenin başında, bir yetimin gözyaşını silen elin ardında hep Kızılay var. Yılmaz’ın ifadesiyle, “limanlara umut taşıyan iyilik gemileri”yle orada sadece yardım değil, aynı zamanda dua taşıyorlar. Ve bu dualar, bizlere de ulaşıyor.
Sadece yurt dışı mı? Elbette hayır. 820 gündür deprem bölgelerinde gece gündüz demeden hizmet veren bu yapı, çocuklar için kütüphaneler açıyor, esnafa ve çiftçiye milyonlarca liralık destek sağlıyor, gençlere yeni ufuklar inşa ediyor.
Yılmaz, büyük bir sessiz devrimi de müjdeledi: Türkiye, artık kan torbası ve kan ilaçlarını kendi üretmeye başlıyor. Çünkü Gazze’de şunu öğrendik: “Milli kan torbanız yoksa, yaralınıza kan verme imkânınız bile olmuyor.”
İşte bu yüzden Kızılay yalnızca bir kurum değil, bir duruştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” sözü, Kızılay eliyle bir insani duruşa dönüşüyor. Sözden eyleme, yürekten sahaya uzanan bir yolculuk bu. Ve bu yolculuğun kaptan köşkünde, beyaz önlüğünden çıkardığı insan sevgisini hilalin gölgesine seren bir kadın var: Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz.
Bu millet, işte böyle kadınlarla büyüyor. Böyle liderlerle yürüyor.
Bir hilal düşünün… Ortasında sadece merhamet değil, irade, umut ve mücadele yazıyor. Ve biz, her zorluktan sonra o hilale bakıp, yeniden derin bir nefes alıyoruz