FOTOĞRAF: Hamza CANBAŞ
10 yıl Belediye Meclis Üyesi, 15 yıl Belediye Başkanı olarak ömrünün 25 yılını Bolu için çalışarak geçiren Alaaddin Yılmaz, damgasını vurduğu şehirden uzaktaki yayla evinde hayatını gözden geçirdiği üç yılı, her zamanki samimiyetiyle gazetemize anlattı. Anlatırken gözleri dolan Bolu Eski Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz’ın yaşadıkları, bir hayatın nereden nereye savrulduğunun ispatı: “Başkanlıktan sonra zor bir dönem geçirdim. 15 bin lira olan maaşım 7 bin liraya düştü. Annemin bakım masrafları vardı, ödemem gereken aidatlar vardı. Geçinemez duruma düştüm. Çocuklarım bile inanmadı. Kimse inanmadı. Yayladaki evime demir profil alacak para bulamadım. Daha da kötüsü, yanımda kimseyi bulamadım. Ancak ilaç alıp uyuyabiliyordum, uyanınca ağlayarak dağlarda dolaşıyordum. İnanan insanız, Allah çekemeyeceğin yükü vermez. Üç yıl Allah’a beni isyana götürmesin diye yakardım. Arkadaş, dost, çevre, çoluk-çocuk hepsiyle imtihan oldum. Oğlum rahatsızlanınca tavuk çiftliğimiz sıkıntıya düştü, iyi niyetimizi suistimal edenler yüzünden borçlandık, kooperatifler eliyle kredi çektim, kredi taksitlerini ödeyecek durumum yoktu. Necip Çarıkçı araba verdi, 15 yıl belediye başkanlığından sonra, Necip Çarıkçı araba vermese arabam da yoktu. Şimdi yanımda sadece eşim var, başka kimsem yok. Ve artık en zengin benim, çünkü kimseye minnetim kalmadı.”
BOLU BENİM KIZIM, KIZIMI HOR KULLANDILAR
Alaaddin Yılmaz’ın belediye başkanlığı döneminden bildiğimiz intizam seven yapısı, detaycı yönü ve mühendis gözü, inzivaya çekildiği yayla evine de yansımış. Bahçenin otları biçilmiş, yapraklar temizlenmiş, odunlar istiflenmiş, domatesler toplanıp tepside kızarmaya bırakılmış. Mütevazı ama Alaaddin Yılmaz seçkinciliğini yansıtan, kapısından girdiğiniz anda huzur kokusunun burnunuza çarptığı evinin kendisi için “rehabilitasyon merkezi” olduğunu söylüyor. Ekonomik durumunu zor geçen üç yılın ardından toparlamış, yurtdışı seyahatlere çıkıyor, her zamanki öğrenme merakıyla gittiği İran’da bakış açısının nasıl değiştiğini anlatıyor. Elbette bizim konumuz Bolu, sözünü neredeyse yarıda keserek sorduğumuzda, Bolu için üzüldüğünü söylüyor: “Bolu benim kızım gibi. Kızımı çok hor kullandılar. Bizim hayatımız Bolu’yla bütünleşmiş. Bolu dünyanın en güzel, en yaşanabilir şehirlerinden biri değil, birincisi olacaktı. Yalnızca şehir merkeziyle kalmayıp, ilçeleriyle birlikte ilin tamamının geleceğini planlamaktı arzum. Sporun her branşının kamp merkezi olacağı, turizmle parlayan bir şehir, kendini idare eden, bambaşka bir Bolu. Şehir merkezinin dört yanında su parklarıyla, su oyunlarıyla orman birleşecekti. Bolu’da yeşil bir ağaç varsa, ekibimle birlikte, personelimle birlikte bizim diktiğimiz ağaçtı. Şimdi bakıyorum ağaçlar kurumuş, meyve ormanının yarısı yok olmuş. Bolu’da beğendiğim bir şey var mı diyorsunuz, Bolu’da yapılan bir şey mi var da beğeneyim?”
Alaaddin Yılmaz, başkanlığı döneminde belediyeye kazandırılan arazilerin personel maaşları ödenemediği için satıldığını iddia ediyor: “Başkanlığı devraldığımda bütçenin %95’i personel gideriydi, bütçe çok büyümesine rağmen %18’e indirip teslim ettik. 900 personelimiz vardı, şimdi şirketler hariç 2250 personel olmuş. Başkanlığım döneminde büyük uğraşlarla belediyeye kazandırdığım, çok kıymetli araziler bir bir satılmış. Personelin maaşları ödenemediği için satıldığını duyuyorum, içim parçalanıyor. Takriben 200 dönümlük arazi, Bolu’nun geleceğiydi o araziler, planlaması tek tek yapılmıştı, Şehir Hastanesi olacaktı, resmi kurumların taşınacağı yerler vardı, Bolu’ya ihanettir bu, günah değil mi?”
BELEDİYE MANTARCILIKLA UĞRAŞIYOR
Çok eleştirilen, hakkında açılan soruşturmaların, davaların, çıktığı mahkemelerin, Ankara’ya giden şikâyetlerin sayısını bilmediğini söyleyen Yılmaz’a göre, mevcut belediyenin icraatları eleştirilmiyor: “Belediye mantarcılıkla uğraşıyor, kimsenin sesi çıkmıyor. Anıtpark’ın arkasına dönel kavşak yaptığımızda protestolar oldu, yürüyüşler yapıldı, şimdi tır geçmesi gerekirken arabaların dönemediği dönel kavşaklara itiraz edilmiyor. Belediye dükkânlarını sattım diye insanlar ayaklandı, Bolu’da kıymetli ne varsa satıldı, duyan olmuyor. Gölcük’ te tek bir ağaca dokunmadan bungalovlar yaptık, neler dediler, orası da elden gitmiş. Kanal yolu çok özel bir projeydi, DSİ yapacaktı. Şimdi ani bir yağmur yağsa ne olacak, düşünmek istemiyorum. Benden önce arşiv mi vardı, tüm arşivi dijitale ben geçirdim, yeraltı haritasına kadar her şey dijitalde kayıtlı, arşiv yandı dediler, şimdi köy yanıyor. Başkanı Bolu Halkı seçti, halkın seçimine saygı duyuyorum ama bu sessizliğe şaşırıyorum.”
PARTİMİZE BİLE KENDİMİZİ ANLATAMADIK
Başkanlığı döneminde haksız ithamlarla, iftiraya varan suçlamalarla karşı karşıya kaldığını belirten Alaaddin Yılmaz, kimseye kırgın olmadığını söylese de, sorduğumuzda yaşadıklarının muhasebesini çıkarıyor: “Siyasette kimsenin derdi Bolu değil. Herkes kendi çıkarını düşünüyor. Yakın arkadaşım, dönem arkadaşım Sami Güçlü giden şikâyetler yüzünden bana karşı öyle kızmış ki, Ankara’dan Sakarya’ya bana uğramadan gidemeyeceği için, beni de görmek istemediği için altı ay çocuklarını görmeye gidememiş. Öyle ağır şeyler yaşattılar. Belediye seçimlerinde Hayati Yazıcı engelini aşamadık. Gönül borcumuz var dedik, milletvekili aday adayı olduk, beni aday yapmayarak, 3-0 bitecek seçimin yönünü değiştirdiler. Orada da Binali Yıldırım faktörü vardı. Partimize bile kendimizi anlatamadık. Yine de kimseye kızgın değilim, kırgın değilim. Hakkımda o kadar şikâyet gitti ki onlar da haklıydılar kendilerince. İl yönetimi iyi niyetli ama Belediyeyi kazanırken kaybettiyseniz, 3 milletvekilini 2’ye, oradan 1’e düşürdüyseniz burada başarıdan söz etmek için, sorumluluğu hissetmek gerekir.”
BİLE BİLE YAPTIM, VİCDANEN MÜSTERİHİM
Bolu Belediyesi tarafından çıkarılan 18. Madde kapsamında evleri, dükkânları, bahçeleri istimlak edilen vatandaşların mağduriyetlerini hatırlattığımız Yılmaz: “Köy Enstitüsü mezunuyum, hayata öğretmenlikle başladım, üniversite hocalığı yaptım. Aldığım ilk işte dinamitçi gerekiyordu, bana vermediler, dinamitçiliği öğrendim. Hayata hep böyle baktım. Yaptığım işleri gören Murat Karayalçın, Yılmaz Büyükerşen gibi efsane belediye başkanları, bana hayret ediyorlardı. Başkanlığım döneminde adım “deli” ye çıktı. Askeriye’nin, Adliye’nin, Valilik’in arazilerinden yol aldım. Vatandaşın evinin önünden toprak aldıysam, evini köşe başı yaptım, açılan yolla evine değer kattım, on liralık değeri yirmiye çıkardım. Şehrime kendimi adadım, uslu durmak için seçilmedim. Ankara’dan kendim için, çevrem için tek talebim olmadı. Ne yaptıysam Bolu için bile bile yaptım. Vicdanen müsterihim. Pişman değilim.”
GÖREV VERİLİRSE, BOLU İÇİN BURADAYIM
Alaaddin Yılmaz, yaklaşan 2024 yerel seçimlerini sorduğumuzda, gülümseyerek yanıtlıyor: “ Cumhurbaşkanımız liderdir. Dünyada liderler askere dayanır, Cumhurbaşkanımız halka dayanan tek liderdir. Ne yapacağını bilir. Ben partimizin kurucularından biriyim. 70 yaşındayım. Burada, evimde huzurluyum. Beklediğim, talip olduğum bir görev yok. Bolu benim kızım. Bu şehre ömrümü adamışım. Görev verilirse kaçmam, yaparım ama ben talip olmam.”
Etrafındakilerin “Başkanım” diyerek seslendikleri Aladdin Yılmaz’la kapısının önünde vedalaşırken, bize Seben Gölü’nü işaret ediyor:
“Yazın göle yine sular dolacak. Çok güzel oluyor o zaman, kapımın önüne kadar uzanıyor. “ Yaylaya akşam iniyor, gün dönüyor, hava soğuyor. Alaaddin Yılmaz göle dolacak suları beklerken, biz şehre doğru yola çıkıyoruz. Belki şehre deniz gelir, iklim değişir, hayaldir insanı ayakta tutan, belli mi olur?