HABER: Zeynep Sude YAVUZ
İbrahim Kesim, oğulları Seyit Ali ve Osman Kesim tarafından kurulan firma, katkı maddesi ve makine kullanılmadan gerçekleştirdiği doğal üretimi ile Bolu’da asırlık hizmetini sürdürüyor. Bolu Fondon çikolatasını bulan ve ilk üretimini yapan İmren Şekerleme, Bolu’ya kazandırdığı ürünlerle değer üretmeye devam ediyor.
BOLU FONDON ÇİKOLATASI, FINDIK ŞEKERİ, NİLÜFER KOLONYASI….
Kuruluşun 3.Nesil işletmecisi Meral Gerede, Bolu Gazeteciler Cemiyeti 100. Yıl Gazetesi’ne İmren Şekerleme’nin hikayesini anlattı.
“ÖLENE KADAR BERABER ÇALIŞTILAR”
“1920’li yıllarda atalarımız şekerleme yapmaya başlamış. 30’lu yıllarda da kolonya işine başlamışlar. Babamın dedesi başlatıyor. İbrahim Kesim. Üç oğlu var. Onlar da babalarıyla birlikte çalışıyor. Fakat bir tanesi ayrılıyor ve kendi işini kuruyor. Diğer ikisi devam ediyor. Sonra Osman Amca kolonya işini başlatıyor. İstanbul’a giderek formülleri alıyor. Benim dedem Seyit Ali Kesim de şekerleme üzerine işi devam ettiriyor. Mengen’de yaşayan Mahir adlı ustayı da yanlarına alıyor. Pasta, fındık şekeri, çikolata yapıyorlar. Çikolata daha öncesinde sadece bayram zamanları olurdu. Biz daha sonradan her güne yaydık. Popüler oldu. Babamlar 2 kardeşti. 2002 yılına kadar hiç ayrılmadılar. Birlikte çalıştılar. Ölene kadar bir aradalardı. Onlar kolonya yapardı biz şeker yapardık. Onlar öldükten sonra da halamlarla devam ettik. Şimdi kolonyayı da biz kendimiz yapıyoruz. Şekerleme, çikolata işimiz de devam ediyor. Biz dışarıya ürün vermiyoruz. Ürünlerimizin raf ömrü 3 ay. Katkı kullanmıyoruz. Dedelerimizden ne gördüysek üretim şeklimiz o. Babaanne tarifiyle de kurabiye yapıyoruz. İnsan kaynaklı. Makine yok. Bizim elemanlarımız 40-50 sene hiç ayrılmadan bizimle birlikte çalıştılar. Üretim evimizin altındaki imalathanede gerçekleşiyor. 3 kişi imalathanede çalışıyor. 1 kişide de dükkanda satış yapıyor. Günlük üretim yapıldığı için daha fazla çalışana da ihtiyaç duymuyoruz. “
BABASINDAN KIZINA MANEVİ MİRAS
Meral Gerede, eski yıllarda kız çocuklarının toplumda geri planda olmasından dolayı babasının bu algıyı yıkarak kendisine meslek öğrettiğini ve geleceğe hazırladığını belirterek, “İmren adını alması 1920’li yıllarda oluyor. Onun öncesi de var. 2002 yılında babam rahatsızlandığında komple ben devraldım işletmeyi. Çok küçük yaşta başladım aslında. Hep işin içindeydim. Ben tek çocuğum. O dönemlerde kız çocukları çekingendi. Babam çekingenliği yıkmak adına bana iş verirdi. İş öğretirdi. Ben üniversiteden geldiğim zaman bu işi yapmak istememiştim ilk başlarda ama daha sonradan baba mesleğini devam ettirdim. Sonuç olarak buradan sadece biz ekmek yemiyoruz. Kaç kişi birden ekmek yiyor. Çalışanlar, malzeme aldığımız yerler. Ticaretin amacı budur.” Dedi.
“DAĞ FINDIĞI KORUMAYA ALINMALI”
Coğrafi işaretli ürün olan dağ fındığının değerinin bilinmediğine dikkat çeken Gerede, üretilen çikolataların içeriğinden bahsederek, “Ürünlerin içine dağ fındığı koyuyoruz. Doğal işaretli bir ürün. Bunun korunmaya alınması lazım. Ama maalesef kimse bunun kıymetini bilmiyor. Bunu kabuklu alıp sanayide kullanıyorlarmış. Aslında bunun yasaklanması lazım. Çünkü ölüyor artık bu iş.“
“100 SENELİK FİRMAYI KIRMAMAK ÖNEMLİYDİ”
Bolu Belediyesi tarafından İzzet Baysal Caddesi üzerinde bulunan bazı binalarının yıktırılması kararı alması ile birlikte mevcut yerlerinden başka bir dükkana taşınacaklarını belirten Gerede, belediyenin başka yer tahsis etme teklifinde bulunmadığını söyledi. Gerede, “Biz buradan taşınacağız. Belediyenin talimatıyla. Bizim yerimiz var orada devam edeceğiz. Ama kendi adıma söylüyorum Bolu’da yıllarca hizmet veren bir firmayı mağdur etmemeleri gerekiyordu. En azından jest olarak da olsa teklif etmelerini beklerdim. Yerimiz olmasaydı biz kesinlikle kapatırdık burayı. Biterdi bizim için. 100 senelik bir firmayı kırmamak önemliydi bence.“ dedi.
“AH NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR”
Meral Gerede günümüzde milli bayramların eski günlerdeki kadar coşkulu kutlanmadığına dikkat çekerek,“Cumhuriyetin 100.yılında coşku doluyuz. Eski bayramları özlüyorum. Dini bayramlarda genelde şu cümle söylenir; “Ah nerede o eski bayramlar” şimdi ise biz milli bayramlarımızda aynı şeyi söylüyoruz “Ah nerede o eski bayramlar” Ben 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda üzüntümden ağladım. O askerler geçerken. Sadece bir avuç insan bakıyordu. O askerlere coşkuyu bile çok gördüler. Milli duygularla yetişmiş insanlarız. Biz hep onu gördük büyüklerimizden Ben üzülüyorum. Hele Cumhuriyetin 100.yılında bayrak asmaktan bile aciz olanlar var. Özgürce hareket edebiliyorsak bu Cumhuriyetin kazanımıdır. Buna saygı duyulması lazım. Cumhuriyeti kuran Atatürk ve arkadaşlarına saygı duyulması lazım” ifadelerini kullandı.