FOTOĞRAFLAR: Hamza CANBAŞ
Hasan Can Kaya’nın “Konuşanlar” programındaki rahat tavırları, özgüveni, Mehmet Ali Çatal’la paylaştığı videolardaki doğallığıyla bir anda tüm bakışları üzerine toplayan Cansu Atağ, Sümer Mahallesi’ndeki Damak Pastanesi’nin sahibi.
27 yaşındaki Cansu Atağ, yerinde duramayan, kıpır kıpır, içindeki hayat enerjisini gözlerinden dünyaya yayan genç bir iş insanı. Sosyal medyadaki paylaşımlar üst üste gelince mail adresinden, ınstagram hesabına kadar kullandığı iletişim kanalları yoğunluktan kilitlenmiş. Dükkânının telefonları durmamış, kendi telefonunu bir süre kapatmak zorunda kalmış. Tüm bunlar olurken, yaşıtlarından beklendiği gibi davranmamış ama Cansu, sakin kalmış, bu durumu popüler olmak için kullanabilecekken, yapmamış. Sosyal medyada kendine bir yol açacak tüm teklifleri reddetmiş: “Ben Cansu Atağ’ım. Güzel bir hayatım, ellerimle yoğurduğum bir işim, alın terimle kazandığım param var. Sanal bir dünyanın sanal mutluluklarına ihtiyacım yok. Hasan Can Kaya’ya kız kardeşimin ısrarıyla, eğlenmek için katıldım, tadında bıraktık. Mehmet Ali Çatal’ı çok eskiden tanırım, arkadaşımdır. Ankara dönüşü bana uğradılar, yemeğimi yemeden geçmez. Sosyal medyadan yağan uçsuz bucaksız ilgi beni de şaşırttı ama umursamadan yoluma devam ediyorum. Çünkü para gökten yağmıyor, para kazanmak o kadar kolay değil. Sosyal medyada bir akımın peşine kapılıp gidiliyor, 3-5 fotoğrafla olmaz bu işler. Yenilik iyidir ama insanın özünü kaybetmemesi gerekir.”
KARACİĞER BABAYA, YOĞUN BAKIMDAN İŞ BAŞINA
Hayatta ummadık kederlerin, ummadık zamanlarda nasıl geldiğini yaşayarak öğrenmiş Cansu Atağ. İşi kendisine öğreten, birlikte çalıştığı babası rahatsızlanınca ülkenin en iyi doktorlarını bulmuş, karaciğerinin yüzde yetmişini babasına vermiş. Yoğun bakımdan çıkar çıkmaz “işinin başına koş” diyen babasını dinlediği için, yorgunluğa dayanamayınca ikinci bir ameliyat daha olmak zorunda kalmış. Ne yapsa kurtaramadığı babasının ardından pastacılık sektörünün kraliçesi olarak, işi devralmış.
BOLU İNSANI ÖZEL OLMAK İSTER
Yaptığı işten başka bir hayatı hiç bilmemiş Cansu Atağ, pastacılık sektörü dışında başka işlere hiç heves etmemiş: “Annem ve babam 35 yıl önce Samsun’dan kalkıp Bolu’ya gelerek pastacılığa başlamışlar. Bu işin içine doğdum. Bu hayat başka nasıl yaşanır, hiç bilmedim. Babamın iflas ettiği dönemde gece 3’te poğaça hamuru yoğurur, sabah 8’de kalkıp okula giderdim. Esnaf doğdum, esnaf büyüdüm. İnsanlarla iç içe geçti hayatım. Ailem ikram etmeyi öğretti bana, insanlara yedirip- içirmekten keyif alıyorum. Bereket ikram etmekte. Önce size, sonra bir daha size, sonra bana.”
Mahalleliyi tanıyan, düğünlere giden, cenazelere koşan, dönel kavşakta kaza olunca personeliyle su yetiştiren Cansu Atağ, Bolu insanının zor olduğunu, özel hissetmek istediğini vurguluyor: “Bolu’da esnaflık yapacaksan güler yüzlü olacaksın. İkram etmekten kaçmayacaksın. Bolulular kolay kolay beğenmez. Kişiye özel davranmak, neyi sevdiğini bilmek gerekir.”
KORE MUTFAĞINI BEŞ DAKİKADA ÖĞRENDİM, ÜZERİNE ADANA KEBAP YEDİM
Yalnızca pastacılıkta değil, evine girdiğinde tüm dünya mutfaklarının yemeklerini yapabilecek kadar aşçılıkta da iddialı Cansu Atağ:
“Bana istediğiniz yemeğin videosunu izletin, malzemeyi verin, beş dakika sonra oturup yiyin. Güveçte kuru fasulye de yaparım, taze fasulye de ayıklarım. Ama 600 yıllık Osmanlı’nın üzerine Cumhuriyetim varken, kendi özüm varken, dünya mutfakları merakım yok. Kore mutfağından yemekler pişirdim, doymadım, gidip Adana kebap yedim. Gelenekselle yeniyi harmanlamak güzel elbette, buna da karşı değilim. Fransız tatlılarını bizim damak zevkimizle harmanlamak istiyorum örneğin.”
PARAYI KAZANIRIM, SONRA GİDER HARCARIM
Güne 06.30’ da başlayıp, giden siparişleri kontrol ettikten sonra 07.30’da dükkânda olan Cansu Atağ, babasının kaybından sonra kendine zaman ayırması gerektiğini öğrenmiş: “15.30’a kadar aralıksız çalışırım. Günün kalanını kendime ayırırım. Canım ne istiyorsa, o gün mutlu olmama için ne gerekiyorsa. Kişisel bakımım, keyfim artık önemli. Parayı bu kadar uğraşıp kazanıyorsam, kendim için harcamayı da biliyorum artık.”