Deprem coğrafyamızın bir gerçeği

A- A+ Paylaş
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
Reklam

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bolu İl Koordinasyon Kurulu Bolu Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde ‘’Bolu ve Deprem Gerçeği’’ isimli panel düzenledi. Düzenlenen panele Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan Karakuş Candan, İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri Özer Akkuş, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doc. Dr. Bülent Özmen ve Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Türker Ateş konuşmacı olarak katıldı.  

Bolu ve Deprem Gerçeği Panelinde konuşmacılardan Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan Karakuş Candan afet ve kentsel dönüşüme vurgu yaparak:  

‘’ Her afetin arkasında bir ekonomi, bir politika var. Aslında bugün karşı karşıya kaldığımız bütün süreçlerin hepsi aslında bu politikaların bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Uluslararası ölçekte afet kavramı deprem için, sel için, kasırga için, heyelan için kullanılmıyor artık. Uluslararası literatürde afet ve doğa olayları olarak ikiye ayrılıyor eğer yönetenler gerçekten bilimin ve tekniğinin gerektirdiğini yerine getirmiyorlarsa doğa olayları karşısında yaşanan süreçler tamamen afete dönüşüyor. İktidar geldiğinde kentleşme oranı yüzde 65 civarındaydı bugün kentleşme oranı yüzde 93 civarında ve bu dönüşüm süreci hem ekonomik hem siyasal hem de sosyal dönüşümün bir parçası olarak karşımıza çıktı. Yapı üretim süreci tekelleştirildi ve denetimsiz bir yapı meydana geldi. 2011 Van depreminden sonra hemen burada bir afet var madem öyle bir nimet çıkartalım deyip aslında 6306sayılı afet yasasını çıkarttılar ve bir anda aslında hem gecekondu bölgelerinde hem tarihi kent alanlarında, tarım alanlarında, kıyı, orman her alanda bir kentsel dönüşüm sürecine girdiler. Afet riski altındaki alanların dönüşümü üzerine çıkartılan kanun bir anda bütün alanları kapsar duruma geldi. Bütün ülkenin her yerinde aslında onun siyasi rantını kurguladılar, hem bunla bir sosyal dönüşüm yaptılar. Bu durum azgın bir kentleşmeyi beraberinde getirdi. Kentsel konuşum yöntemiyle mülkiyetleri el değiştirerek halkın elinden aldılar. Halkı çıkartıp kendileri yerleştiler.’’ ifadelerini kullandı.  

Depremin kronolojik sıralamasından bahseden İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri Özer Akkuş:  

‘’Ülke coğrafyamızın yüzde 60’ından fazla fay hatlarına sahip dolayısıyla deprem bizim yaşamımızın bir gerçeği sürekli karşılaştığımız bir doğa olayı. Sadece yakın tarih için değil coğrafyamızın bilinen tarihi ile ilgilide de sürekli depremleri yaşamışız. Depremler bazen medeniyetleri yok etmiş, bazen yeni medeniyetler başlatmış Türkiye hem tarihi hem tarihi eserleri ile çok önemlidir bunun birçok örneğini de görürüz. Mersin’de bir anomuryum var depremle yıkılmış bir kenttir sonra da başka bir kente dönüşmüştür. Dolayısıyla deprem dolaysıyla deprem bizim her zaman hayatımızda olacak bir şeydir. Biz depremle alakalı her şeyi konuştuk, öğrendik bildik. Sorunumuz hayata geçirmek konusunda ve aldığımız kararları uygulamak konusunda yaşıyoruz. ‘’ dedi.  

Bolu ilinin deprem tehlikesi ve riskleri ile ilgili bilgi veren Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doc. Dr. Bülent Özmen: 

‘’Türkiye’deki deprem istatistiklerine baktığımızda 1900 yılından günümüze kadarki depremlere baktığımızda ortalama olarak ülkemizde her 6 yılda bir 7 ve 7’nin üzerinde büyüklükte bir depremin meydana geldiğini görüyoruz. Ülkemiz yılda bir veya 2 tane 6 ve 7 büyüklüğü arasında depremler meydana gelmekte. 1900 yılından günümüze Bolu ve çevresindeki deprem sayılarına baktığımızda Bolu’da 1313 3 ve daha büyük depremlerin meydana geldiğini görüyoruz. 4-5 arasında ise 88 tane deprem meydana gelmiş.1900 yılı öncesinde Bolu üzerinden gen fayda tarihte 5 tane büyük deprem olduğunu biliyoruz. Bunların sayısı yapılan çalışmalarla mutlaka artacaktır.’’ diyerek Bolu ve çevresinde deprem üretme potansiyeli olan fay hatlarını anlattı.  

Deprem iş dünyası adına baktığınız zaman bir kriz diyen Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Türker Ateş: 

‘’Ülkemiz gelişen bir ülke dolayısıyla gelişen ülkeler için böyle krizler deprem gibi krizler ekonomiyi çok etkiliyor. Tabi bu günlerde yaşadığımız kovid, döviz krizi, siyasi kriz her çeşit kriz var. Ama en önemli krizlerden bir tanesi de deprem ne zaman ve nerede gerçekleşeceği belli olmayan bir kriz. Deprem nasıl kriz olabilir birincisi ticaretin yoğun olduğu, nüfusun yoğun olduğu, yapılanmanın yoğun olduğu ve çapı da alanı da büyükse ülkede büyük etkiler yaratabiliyor. Hepsi üst üste bir araya geldiği zaman ülkenin yüzde 99’u Kobi. Yüzde 99’u Kobi olan bir ülkede gelişen firmaların yapılanması mümkün değil gelişmelerini karşılaması. Yüzde 70’ini borçlanarak şirketlerini büyütme noktasına geliyorlar. Dolayısıyla böyle krizlerde birincisi finansman sıkıntısı yaşıyorsunuz. Ikinicisi finansman yönetmeniz çok zorlaşıyor. Üçüncüsü hasarın ne olduğunu anlamak lazım. Yani hasarınızı nereden telefi edeceksiniz. Açıkça söylemek gerekirse biz yakın depremi bahsediyoruz. Biz o esnada ticaret yapıyoruz. Yarın ne olacak senaryo nereye gidiyor. Ölçeği bilmiyorsunuz. Düşünün Türkiye’nin en lokomotif bölgesinde bu depremi yaşıyorsunuz. Ülkenin nereye gideceğini bilemiyorsunuz. Şirketlerinizin nereye gideceğini bilemiyorsunuz. Önce canını mı malını mı ikisinin arasında tereddütte kalıyorsunuz. Çevrenizde dostlarınızın nerede olduğunu, iş yaptığınız kişiler sağ mı değil mi onu bilmiyorsunuz. Bunlar hep bu konuda problem. ‘’ ifadelerini kullandı.

Reklam

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Manşet Haberler

Çok okunanlar
sanalbasin.com üyesidir