“Hastalık Nedir?” başlıklı yazımızda aslında tıp dünyası tarafından hastalık diye adlandırılan şeyin, gerçek hastalığı (vücutta oluşan arıza) haber veren ve hastalığın onarımı için vücut tarafında üretilen bir mekanizma “semptom” olduğunu görmüştük. Belki birileri bunun böyle olmadığını, bunu nereden çıkardığımızı sorabilir. Bu soruya cevabımız basittir. Bunun böyle olduğunu uygulanan tedavi yöntemlerinden ve verilen ilaçlardan anlıyoruz. Bu tedavi yöntemlerinin ve uygulanan ilaçların genellikle semptomları baskılamaya yönelik olduğu bilinmektedir. Mesela vücudun ateşini düşürmek için ateş düşürücü kullanmak, ağrılara karşı ağrı kesiciler kullanmak, iltihaba karşı iltihap kurutucu kullanmak, kolesterole karşı kolesterol düşürücü “statinler” kullanmak, kanser tümörlerine karşı kemo kullanmak vs.
Bu noktada yazımızın başlığında sorduğumuz soruya cevap aradığımızda aslında hastalık teşhis ve tedavi yönteminde bir sıkıntı olabileceğini düşünmek gerekiyor. Biraz konuyu açalım.
Son 100 – 120 yılda hastalıkların endüstri ülkelerindeki gelişimine baktığımızda kimsenin inkâr edemeyeceği bazı gerçekleri görüyoruz:
Bu durumda son 100 senede, bilhassa dejeneratif hastalıkların artışındaki sebepleri araştırmak gerekiyor. Önce sağlığı olumlu ve olumsuz etkileyebileceği kabul edilen faktörlere bakalım:
a) Bolluk oluşmuş
b) Gıda endüstriyelleşmiş
Bilhassa ilk 3 madde, bilim-teknoloji ve refah aslında hastalıkların çoğalmasını değil azalmasını netice vermeliydi. Gıdanın bollaşması da hastalıkların azalmasına katkı sağlamalıydı. Ama netice tam tersi olmuş. Toplumun her kesiminde hastalıklar istila harekâtı başlatmış gibi. Neredeyse sağlıklı tek bir fert, hatta tek bir bebek bile yok. Engelli sayısı ürkütücü boyutlarda. Kısırlık, cinsel sıkıntılar neslin devamının bile tehlikede olduğu şeklinde yorumlanıyor.
Tamam da hastalıkların bu hale gelmesini önlemek vazifesi kimindi? 100 senede kanser gibi hastalıkların 150 kat (%15000) artmasına engel olamamış TIP ve İlaç sanayine bu vazifeyi vermiş olmak bir çıkmaz değil mi? Hangi kurum ve kuruluş bir problemi çözmesi için vazifelendirdiği elemanlarının kendisini 100 sene oyalamalarına katlanır, vazifelerine son vermez? Doğruyu söylemek gerekirse hiçbir işveren böyle bir elemana bir sene bile katlanmaz. Doğrusu TIP ve ilaç sanayii bugüne kadar bu durumu büyük bir başarıyla gizlemeyi başarmıştır. Gizlemeyi bir yana bırakın elde ettikleri güçle başarısızlıklarını başarı gibi topluma kabullendirmeyi de başarmışlar.
Bu yazılanlardan birileri beni TIP düşmanı diye görebilir veya başka şekilde itham edebilir. Ama bu, yazdıklarımın doğru olduğunu ispatlamaktan öteye geçmeyecektir. Çok açık ve anlaşılır sorular sordum. Yine inkâr edilemez tespitler yaptım. Ve kesinlikle tıp düşmanı değilim. Sadece bugünkü şekliyle bu tıp ve ilaç sanayii ile bir yere varılamayacağını söylüyorum. Devam edecek……